Antik Mısır Mitolojisi

  Mısır mitolojisi, en azından M.Ö. 4000'lerden (defin uygulamaları ve mezar resimlerinden anlaşıldığı üzere) Mısır'ın Ptolemaios Hanedanlığı'nın son hükümdarı VII. Kleopatra'nın ölümüyle M.Ö. 30'a kadar eski Mısır kültürünün inanç yapısı ve temel dayanağıydı.

Egyptian God Osiris (by Ali Kalamchi, Copyright)Eski Mısır'da yaşamın her alanında, dünyanın yaratılışı ve bu dünyanın tanrılar tarafından sürdürülmesini anlatan hikayeler yer alıyordu. Mısır dini, ticaret yoluyla diğer kültürleri etkilemiş ve özellikle M.Ö. 130 yılında İpek Yolu'nun açılmasından sonra Mısır'ın liman kenti İskenderiye'nin önemli bir ticaret merkezi olması nedeniyle yaygın hale gelmiştir.

Mısır mitolojisinin diğer kültürler için önemi, ölümden sonra sonsuz yaşam, merhametli tanrılar ve reenkarnasyon kavramlarının geliştirilmesinde yatmaktadır. Yunanlı Pisagor ve Platon'un Mısır'ın reenkarnasyon inancından etkilendikleri söylenirken, Roma dini kültürü de diğer medeniyetlerden olduğu kadar Mısır'dan da geniş ölçüde etkilenmiştir.

İnsan varoluşu Mısırlılar tarafından, Mısır panteonunu oluşturan çok sayıdaki tanrı formundaki doğaüstü güçler tarafından yönetilen ve düzenlenen ebedi bir yolculuğun sadece küçük bir bölümü olarak anlaşılmıştır. Tarihçi Bunson'a göre,

Bazı dönemlerde Huh olarak adlandırılan Heh, Hermopolis'teki Ogdoad'ın [Eski Krallık döneminde tapınılan sekiz tanrı, M.Ö. 2575-2134] orijinal tanrılarından biriydi ve sonsuzluğu temsil ediyordu - Mısır dini inançlarında tüm insan yaşamının amacı ve yazgısı, ölümlülerin sonsuz mutluluğa erişebileceği bir varoluş evresiydi. 

Bununla birlikte, kişinin dünyevi yaşamı daha büyük bir şeyin başlangıcı değil, tüm yolculuğun bir parçasıydı. Mısırlıların öbür dünya kavramı, kişinin dünyadaki hayatının (özellikle de Mısır'daki hayatının) bir aynasıydı ve kişi ebedi yolculuğunun geri kalanından keyif almayı umuyorsa bu hayatı layıkıyla yaşamış olmalıydı.

Dünya'nın Yaratılışı

OSİRİS KENDİSİNİ DÜŞÜNCELİ VE SAĞDUYULU BİR TANRI OLARAK YANSITTI VE ATUM TARAFINDAN DÜNYANIN KONTROLÜ KENDISINE VERİLDİ, O DA DAHA SONRA KENDİ İŞLERİYLE İLGİLENMEYE KOYULDU.

Mısırlılar için yolculuk, dünyanın ve evrenin karanlıktan ve karmaşadan doğuşuyla başlamıştı. Bir zamanlar biçimsiz ve anlamsız sonsuz karanlık sudan başka bir şey yoktu. Bu boşluğun içinde yaratılış anını bekleyen Heka (büyü tanrısı) vardı. Bu sulu sessizlikten (Nu), üzerinde büyük tanrı Atum'un (ya da efsanenin bazı versiyonlarında Ptah) durduğu ben-ben olarak bilinen ilkel tepe yükseldi. Atum hiçliğe baktı ve yalnızlığının farkına vardı ve böylece büyü aracılığıyla kendi gölgesiyle çiftleşerek iki çocuk doğurdu: Shu (Atum'un tükürdüğü hava tanrısı) ve Tefnut (Atum'un kustuğu nem tanrıçası). Shu başlangıçtaki dünyaya yaşamın prensiplerini sunarken Tefnut da düzenin prensiplerine katkıda bulunmuştur.

Babalarını ben-ben'de bırakarak dünyayı yaratmak için yola koyulmuşlardı. Zamanla Atum, çocuklarının bu kadar uzun süre ortadan kaybolmasından dolayı endişelenmiş ve gözünü çıkarıp onları bulması için göndermişti. Gözü yokken Atum kaosun ortasındaki tepede tek başına oturmuş ve sonsuzluğu düşünmüş. Shu ve Tefnut, Atum'un gözüyle (daha sonra Udjat gözü, Ra'nın Gözü veya Her Şeyi Gören Göz ile ilişkilendirildi) geri dönmüşler ve sağ salim döndükleri için minnettar olan babaları sevinç gözyaşları dökmüş. Ben-ben'in karanlık ve bereketli toprağına düşen bu gözyaşları erkekleri ve kadınları doğurmuştu.

Isis Wall Painting
İsis Duvar Resmi
The Yorck Project Gesellschaft für Bildarchivierung GmbH (GNU FDL)

Ancak bu eski yaratıkların barınacak yerleri yoktu ve bu yüzden Shu ve Tefnut çiftleşerek Geb (yeryüzü) ve Nut'u (gökyüzü) doğurdular. Geb ve Nut, kardeş olmalarına rağmen birbirlerine derinden aşıktılar ve birbirlerinden ayrılamıyorlardı. Atum onların davranışlarını kabul edilemez bulmuş ve Nut'u Geb'ten uzağa, gökyüzüne itmişti. İki sevgili sonsuza dek birbirlerini görebilecekler ama artık dokunamayacaklardı. Ancak Nut, Geb'ten hamileydi ve sonunda Osiris, İsis, Set, Neftis ve Horus'u doğurmuştu - bunlar genellikle eski tanrı figürlerinin en eski ya da en azından en tanıdık temsilleri olarak kabul edilen beş Mısır tanrısıydı. Osiris düşünceli ve sağduyulu bir tanrı olduğunu göstermiş ve Atum tarafından dünyanın yönetimi kendisine verilmiş, o da daha sonra kendi işleriyle ilgilenmeye koyulmuştu.

Osiris & Set

Osiris, kız kardeşi İsis ile birlikte dünyayı etkin bir şekilde yönetmiş, ağaçların en iyi nerede yetişeceğine ve suyun en tatlı nerede akacağına karar vermişti. Osiris, Nil Nehri'nin insanların ihtiyaçlarını karşıladığı Mısır topraklarını mükemmel bir şekilde yaratmıştı.

Her şeyde ma'at (uyum) ilkesine uygun hareket etmiş ve her şeyi uyumlu bir denge içinde tutarak babasını ve kardeşlerini onurlandırmıştı. Ancak kardeşi Set yaradılışı ve Osiris'in gücünü ve ihtişamını kıskanmaya başlamıştı. Kardeşinin tam ölçülerini gizlice aldırmış ve ardından tam olarak bu özelliklere göre ayrıntılı bir sandık yapılmasını emretmişti. Sandık tamamlandığında Set, Osiris'i ve yetmiş iki kişiyi daha davet ederek büyük bir ziyafet vermişti. Partinin sonunda, büyük sandığı içine en iyi sığabilecek kişiye armağan olarak sunmuştu. Osiris elbette sandığa tam olarak sığmış ve tabutun içine girdikten sonra Set kapağı sıkıca kapatmış ve Nil Nehri'ne atmış. Ardından herkese Osiris'in öldüğünü ve dünyanın yönetimini kendisinin devraldığını bildirmişti.

Egyptian Hunting in the Marshes

Bataklıklarda Mısırlıların Avcılığı
Jan van der Crabben (CC BY-NC-SA)

İsis kocasının öldüğüne inanmayı reddetmiş ve onu aramaya çıkmış, sonunda tabutu Byblos'ta bir ağacın dibinde bulmuştu. Ülke halkı tabutu ağaçtan çıkarmasına yardım ettikleri için çok memnun olmuş ve bunun için İsis onları kutsamıştır (daha sonra Mısır'ın başlıca papirüs ihracatçısı olduklarından, bu ayrıntının yazarın mesleğinde bu kadar önemli olan bu şehri onurlandırmak için bir kâtip tarafından eklendiği düşünülmektedir). İsis cesedi Mısır'a geri getirmiş ve Osiris'i hayata döndürecek otları toplamaya ve iksirleri yapmaya koyulmuş; kız kardeşi Neftis'i cesedi sakladığı yeri koruması için yanında bırakmıştı.

OSİRİS, İSİS TARAFINDAN HAYATA DÖNDÜRÜLMÜŞ, ANCAK YETERSİZ KALDIĞI İÇİN ÖLÜLER DİYARININ HAKİMİ VE HÜKÜMDARI OLMAK ÜZERE YERALTI DÜNYASINA İNMİŞTİ.

Bu süre zarfında Set, bu konularda çok becerikli ve bilgili olduğu için İsis'in Osiris'in bedenini bulup onu hayata döndürmenin bir yolunu bulabileceğinden endişelenmeye başlamıştı. Onun gittiğini görünce Neftis'e onun nerede olduğunu sormuş ve tanrıça cevap verdiğinde yalan söylediğini anlamıştı.

Ondan Osiris'in cesedinin nerede saklı olduğunu öğrenmiş ve oraya giderek tabutu açmış ve cesedi kırk iki parçaya ayırmıştı (bazı kaynaklar sadece on dört parça olduğunu iddia etse de). Daha sonra Osiris'in parçalarını İsis'in onları asla bulamaması için Mısır topraklarının her yerine savurmuş ve bunu yaptıktan sonra hüküm sürmek üzere sarayına dönmüştü.

İsis geri döndüğünde tabutun tahrip edilmiş ve cesedin yok olmuş olduğunu görünce çaresizlik içinde dizlerinin üzerine çökmüş ve ağlamıştı. Sırrına ihanet ettiği için kendini suçlu hisseden Neftis, İsis'e olanları anlatmış ve Osiris'in parçalarını bulmasına yardım etmeyi teklif etmişti. İki kız kardeş daha sonra Osiris'in parçalarını aramaya koyulmuşlardı. Nerede bir vücut parçası bulurlarsa, onu oraya gömüyorlar ve Set'ten korumak için bir tapınak inşa ediyorlardı. Bu şekilde Mısır'ın kırk iki eyaleti iki tanrıça tarafından kurulmuş oldu.

Sonunda, bir balık tarafından yenmiş olan penisi hariç tüm vücudu bir araya getirmişlerdi. İsis daha sonra penis yerine geçecek bir uzuv yaratmış ve kocasıyla birleşerek oğlu Horus'a hamile kalmıştı. Osiris, İsis tarafından bir şekilde hayata döndürülmüştü ancak eksik hissettiği gerekçesiyle dünyayı daha önce olduğu gibi yönetemiyordu. Bunun yerine ölüler diyarının adil yargıcı ve yöneticisi olmak için yeraltı dünyasına inmişti.

Horus Bird Statuette

Horus Kuşu Heykelciği
Ali Kalamchi (Copyright)

Horus (Osiris'in kardeşi Horus'tan ayırt edebilmek için bazen Genç Horus olarak da anılır) Set'ten korumak için gizlice büyütülmüş ve erkeklik çağına geldiğinde babasının eski krallığının idaresini ele almak için amcasına meydan okumuştu. Horus, Seth'i yenip kurak çöllerde yaşaması için Mısır'dan sürgün edene kadar savaş seksen yıl sürmüştü (bu hikayenin birçok varyantı vardır ve bazılarında Horus ve Seth krallığı bölüşmeyi kabul ederken bazılarında Seth yok edilir). Horus daha sonra annesi İsis ve teyzesi Neftis'i yanına alarak hüküm sürmüş ve ülkede yeniden düzen sağlanmıştı.

Ma'at'ın Önemi

Bu efsanenin birçok farklı versiyonu olmasına rağmen, hepsinde standart olan tek unsur, bozulan ve yeniden sağlanması gereken uyum kavramıdır. Ma'at ilkesi tüm Mısır mitolojisinin kalbinde yer alır ve her efsane bir şekilde bu değere dayanır. Tarihçi Jill Kamil şöyle yazıyor: "Hikaye anlatıcılığı eski Mısırlıların hayatında önemli bir rol oynamıştır. Tanrıların ve kralların eylemleri ilk zamanlarda yazılı değildi ve ancak sözlü gelenek yoluyla daha sonraki tarihlerde edebiyata girebildi" Masallar ilk olarak hangi çağda yazılmış olursa olsun, hepsinin temelinde uyumlu denge, ma'at ilkesinin yer alması ilginçtir.

Ufukta gizlenen ejderha benzeri kötü yaratık Apep'in [Apophis] defedilmesi popüler bir hikâyeydi. Apep her akşam gün batımında, batan güneşin yeraltı dünyasına geçişini durdurmaya çalışırdı. Gökyüzü aydınlıksa, bu kolay bir geçişe işaret ederdi; kan kırmızısı bir gün batımı, iyi ve kötü güçler arasında çaresizce yaşanan bir savaşı işaret ederdi; ancak güneş galip gelir ve her zaman yeni bir şafak doğardı. [Mısırlılar hasatla birlikte ölen bitkilerin tahıllar filizlendiğinde nasıl yeniden hayat bulduklarına dair hikayeler anlatırlardı, tıpkı güneş tanrısının her akşam 'ölüp' ertesi sabah yeniden dirilmesi gibi. 

Evrendeki her şeyin sonu olmaksızın sürekli bir denge içinde var olduğu düşünülüyordu ve insanoğlu da bu evrenin bir parçası olduğu için bu nihai dengeye dahil oluyordu. Ma'at, yaratılıştan önce var olan ve yaşamın tüm yönlerini mümkün kılan temel güç tarafından mümkün kılınmıştı: Heka. Heka, tanrıların görevlerini yerine getirmelerini sağlayan ve tüm yaşamı devam ettiren sihirli bir güçtü ve ruhun dünyevi yaşamdan öbür dünyaya geçmesini de sağlayan tanrı Heka'da vücut bulmuştu.

Shabti Dolls

Shabti Bebekleri
koopmanrob (CC BY-SA)

Ruh ölümle birlikte bedeni terk ettiğinde, yargılanmak üzere Osiris'in huzuruna çıkmak için Hakikat Salonu'nda belirdiği düşünülürdü. Ölen kişinin kalbi altın bir terazide Ma'at'ın beyaz tüyüne karşı tartılırdı. Eğer kalp tüyden daha hafif bulunursa, ruhun arınma ve ebedi mutluluk yeri olan Kamış Tarlası'na gitmesine izin verilirdi. Eğer kalp tüyden daha ağır gelirse, Ammut canavarı tarafından yenmek üzere yere bırakılır ve ruhun varlığı son bulurdu.

Yeraltı dünyası kavramı var olsa da, günümüzün tek tanrılı dinlerinin anladığı anlamda bir 'cehennem' yoktu. Bunson'ın yazdığı gibi, "Mısırlılar öbür dünyada ebedi karanlık ve bilinçsizlikten korkuyorlardı çünkü her iki durum da evrende görülen ışığın ve hareketin düzenli aktarımı fikri ile çelişiyordu" (86). Atum ve Ben-Ben ile başlayan evrensel yolculuğun bir parçası olan varoluş, bir ruhun doğal haliydi ve bu yolculuktan ebediyen ayrı kalma, var olmama düşüncesi, eski bir Mısırlı için herhangi bir yeraltı azap dünyasının var olma ihtimalinden daha dehşet vericiydi; ebedi acılar diyarında bile birileri hâlâ vardı.

Mısır'da Hristiyan inancındaki cehenneme benzer bir yeraltı dünyası kavramı gelişmiştir ancak hiçbir şekilde evrensel olarak kabul görmemiştir. Bunson şöyle yazıyor: "Sonsuzluk Mısır'daki her erkek, kadın ve çocuğun ortak gayesiydi. Böyle bir inanç insanların ufkunu genişletiyor... ve onlara antik dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir yaşam coşkusu veriyordu" (87). Eski Mısırlıların mitolojisi bu yaşama sevincini yansıtmış ve bugün Mısır'ın mirasının bir parçası olan büyük tapınak ve anıtlara ilham vermiştir. Mısır mitolojisine ve onun beslediği kültüre yönelik süregelen hayranlık, bu eski masalların doğasında var olan yaşamı destekleyen mesajların gücünün bir kanıtıdır.

Mısır Mitolojisi Tanrıları ve Hikayeleri

Antik Mısır’dan günümüze kadar ulaşan tarihi kalıntılardan yola çıkarak ulaşılan Mısır tanrıları sayısı yaklaşık olarak 1500’dür. Tanrıların isimleri farklı iken bütün özelliklerinin aynı olması; bir tanrının biden fazla ismimi vardı ya da tarihsel süreç içinde tanrıların isimleri mi değişti sorunsalını ortaya çıkarmaktadır. Mısır mitolojisi tanrıçaları ve tanrıları kaynaklarda cinsiyet bakımından da çelişki göstermektedir, örneklemek gerekirse kimi Ra’yı tanrıça(kadın) kabul ederken kimi tanrı(erkek) kabul eder. Mısır mitolojisi içinde birçok çekişmeyi ve entrikayı barındırır, tanrıların birbirlerine kurdukları tuzaklar hikayeleşerek günümüze kadar gelmiştir. Peki mısır mitolojisi tanrıları ve tanrıçaları kimlerdir, görevleri ya da özellikleri nelerdir?

Amon

Bazı kaynaklarda Atum olarakta geçen Mısır tanrısı Amun-Ra (Amon-Ra olarakta geçer) veya Amon, bir hava tanrısıydı ve çoğunlukla iki dikey tüye sahip taç takan erkek olarak resmedilmiştir. Koç ve kaz Amon’u temsil eden hayvan sembolleridir. Amon-Ra birçok kaynakta tanrıların ve tanrıçaların kralı yani baş tanrı olarak kabul edilmiştir ve bu yüzden, Yunan mitolojisinde baş tanrı olan Zeus ile bağdaştırılır. Baş tanrı Amon ve güneş tanrısı Ra birleşerek Amun-Ra adını almışlardır (bazı kaynaklarda Amon-Ra; Amon’dan Ra’ya geçişteki ara dönem tanrısıdır). Diğer tanrıların aksine Amon sadece Mısır sınırları içinde kabul gören bir tanrı değildir, Mısır dışındaki birçok bölgede Amon’a tapılmıştır.

Ra

Ra bazı kaynaklar da ilk tanrı bazılarında Güneş tanrısı bazılarında ise her ikisi olarak yer alır ancak her versiyon da güneş ile bağlantılıdır. Ra’yı temsil eden tapınağın adı Heliopolis’tir. Bir atmacanın kafasına sahip bir insan bedeni şeklinde betimlenir. Ra’nın gücünün kaynağını kendisinden başka kimsenin bilmediği bir isimden alıyordu, eğer bu ismi bir başkası öğrenirse Ra dünya üzerinde ki hakimiyetini kaybedecekti.  Birinci mit; Ra’yı güneş tanrısı olarak kabul eder. Ra her doğan güneş ile yeniden doğar gökyüzünü bir uçtan diğer uca kayığıyla (kayıktan kasıt güneştir) gider ve güneşin batmasıyla ölür.

İkinci mitte ise; Ra ilk tanrıdır ve zamanın öncesinden beri vardır. Dünya’yı ve dünyadaki her şeyi o isimlere bürünerek yaratmıştır ve sonunda insan ismine bürünerek insanı yaratmış, kendi de bir erkek şekline bürünmüş ve İlk firavun olmuştur. Bir başka hikayesi ise şöyledir; Ra kayığıyla(güneş) gün sürerken gökyüzünde, gün bitince ise yeraltı dünyasında gezinir, kaosun karanlık güçlerinin saldırılarını engeller.

Bir başka Ra anlatımında ise Ra şöyle tanımlanır; kaos ve karanlığın yerine evreni, yaşamı ve düzeni oluşturan ilk göksel tanrı. Ra, hem yaşayanların toprakları olan yeryüzünü hem de ölülerin toprakları olan yeraltını yöneten tanrıydı. Güneşin doğuş ve batışına dikkat çekmek için sabah çocuk, öğlen yetişkin ve akşamda yaşlı bir adam gibi görünüyordu. Ra çoğu betimlemesinde güneş diskinden oluşan bir taç takar. Diğer tanrıları ve insanları canavar yılan “Apophis” ten korumaya gücü yeten tek tanrıydı olması onu en güçlü tanrı yapıyordu. Bir kaynakta tanrı Amun’un(Amon) iktidar olacak kadar güçlendiğinde bile Ra’nın gücüne erişemediği, bu yüzden Ra ile birleşerek Amun-Ra olduğu belirtilir.

Ptah

Memphis şehrinin tanrısı olarak bilinen Ptah, kaynaklarda Ptah-Nun ve Ptah-Naunet olarak da adlandırılır. Mısır mitolojisinin en eski tanrılardan olan Ptah, kafatasından bir kep takan ve elinde bir asa tutan mumyalanmış bir adam şeklinde resmedilir. Gerçeğin kralı ve bütün sanatçıların koruyucusu görevini üstlenmiştir (bazı kaynaklar da ilk tanrı olarakta geçer).

Sekhmet

Yıkım ve savaşın sembolü olan bu tanrıça bir aslan kafasına sahipti. Yüzyıllarca süren hükmü sonucunda Ra’nın insan bedeni yaşlanmaya başlamıştı ve halk artık onu ciddiye almıyor hatta dalga geçiyordu. Ra’nın insanlara kızgınlığı yüzünden gözünde ortaya çıkan korkunç bakış Mısır tanrıçaları arasında ki en sert ve kızgın tanrıça olan Sekhmet’i doğurdu.


Sekhment, Ra ile dalga geçen, kurallarına karşı gelen insanları buldu ve öldürdü. Bu katliamdan sonra Nil’in suyu günlerce kırmızı aktı ve Sekhmet’in kanlı ayakları değdiği bütün Mısır topraklarını öldürdü. Yer yüzüne bakan Ra insanlığa acıdı ve Sekhment’i durdurmak için ona bir oyun hazırladı Sekhmet’in gün doğumunda insanları öldürmek için gittiği Nil kıyılarına yedi bin kırmızı bira döküldü, insanları öldürmek için gelen Sekhmet biraları insan kanı zannederek içti, biralar yüzünden sarhoş oldu ve kimseyi öldüremedi. Daha sonra Ra, Sekhment’i barışa davet etti ve adını Hathor olarak değiştirdi. O günden sonra Sekhment yeni adıyla Hathor insanları aşkın ve sevginin gücünü kullanarak aldattı.  İnsanlar Sekhment’in gazabından kurtuldu ve Ra’nın sorunsuz hükmü devam etti.  Hathor’un yeni güçleri arasında mumyalama işlemleri, hastalıkları iyileştirme gücü (bu nedenle sargıların tanrıçası olarakta adlandırılır) gibi mistik güçler vardır.

Osiris

Mısır mitolojisinin en önemli baş tanrılarından biri Osiris’tir. Re-Atum’un oğlu, Horus’un babası, Isis’in ise hem eşi hem de kardeşidir. Osiris ölüp yeraltı dünyasının tanrısı olmadan önce dünyanın kurallarını belirliyordu ve Mısır’ın kralıydı. Birçok kaynakta tanrıların en büyüğü ya da en önemlisi olarak kabul edilen Osiris, bilgeliği ve cömertliğiyle sevilen bir kraldı. İnsanlara medeniyeti getirmiş, tarım öğretmiş ve herkesin refah içinde yaşamasını sağlamıştı.

Osiris kendi halkının sahip olduğu bu bilgileri tüm insanlara öğretmesi gerektiğini düşünmüş ve yola çıkmıştır. Osiris sevilen ve kurallarına uyulan bir tanrıdır ve kardeşi Seth onun başarısını hep kıskanmıştır. Kardeşinin gitmesiyle oluşan boşluğu fırsat bilen Seth kralın yokluğunda yönetimi geçici olarak devralmıştır. Osiris’in dönüşüyle Seth’in hükmü bitmiş ve tahtı ele geçirmek için düşünmeye başlamıştır. Seth, kardeşi Osiris’i öldürmeye karar verir, kardeşinin beden ölçülerinde bir lahit(tabut) hazırlatır ve herkesin katılacağı büyük bir şölen düzenler. Şölen başlamadan lahiti herkese bir hediyeymiş gibi tanıtır ve ekler; bu lahit kime tam olursa ona hediye edilecek. Bunun üzerinde herkes sırasıyla tabutun içine girip dener sıra Osiris’e geldiğinde tabut ona tam olur ve Seth tabutun kapağını kapatarak abisini Nil’e atar. Kocasını aramaya başlayan Tanrıça Isis kocasını bulur ve Mısır’a geri getirir. Bunu öğrenen Seth, Osiris’in vücudunu parçalara ayırır ve Mısır’ın birçok bölgesine dağıtır. Isis bütün parçaları bulur ve büyü gücüyle birleştirir ancak bir parçası eksiktir eksik olan parçayı büyüyle tamamlar ve Osiris’i canlandırır. Daha sonra da çocukları Horus dünyaya gelir. Tanrılar arasında ki bu savaştan sonra Anubis Osiris’i mumyalar ve Osiris yeraltı dünyasının kralı olur. Oğlu Horus hayatın kralı, kardeşi Seth ise kötülüğün kralı olarak görülmeye başlar.

Isis

Nut ve Geb’in kızı olan Isis Mısır’ın en büyük tanrıçalarından biri olarak kabul edilir ve Ra’nın torunu olduğu bazı kaynaklar da geçer. Şifacı bir büyücü ve sanat tanrıçası (şiir tanrıçası olarakta geçer) olmasının yanında korumacı bir anne (Horus’un annesi) ve sadık bir eştir (Osiris’in karısı ve kardeşi). Bu nedenle bereketi, anaçlığı ve tedaviyi simgeler. Sirius yıldızı Tanrıça Isis’in sembolüdür. Genel bir inanışa göre Isis reankarnasyonla Kraliçe Cleopatra olarak yeniden doğmuştur. Resimlerde birçok farklı Isis betimlemesi bulunmaktadır ancak hiç değişmeyen tek şey altında ki yılan figürüdür.


Mısır efsanesine göre, Ra’nın gücünün kaynağı bir isimdi ve bu ismi Ra’dan başka kimse bilmiyordu eğer bu isim başkası tarafından öğrenilirse Ra’nın yeryüzünde ki hakimliği sona erecekti. Bir milyon ölüden daha bilgili olan Isis, Ra’nın bu ismini hileyle öğrenmeye karar verdi. Ra’nın tükürüğü düştüğü yerdeki toprağı çamura çevirirdi ve birgün Isis bu çamuru yerden alarak ona yılan şekli verdi. Böylece ilk kobra yani Uraeus dünyaya geldi ve Firavun’un hükümdarlığının sembolü oldu. Isis, Ra’nın bu kobra tarafından ısırılmasını sağladı ve onu iyileştirmek için kimseye söylemediği adı bilmesi gerektiğini söyledi. Ra ismi söyledi ancak ismi oğlu Horus’tan başka hiçbir tanrı ve insana söylememesi için ona yemin ettirdi. Isis öğrendiği isimle Ra’yı iyileştirdi ve Ra cennetteki yerine yükseldi. O günden sonra Ra güneşin doğuşu ve batışında kayığıyla gezinmeye ve güneşin doğup batmasını sağlamaya başladı (başka bir kaynakta ise şöyle geçer; kayığıyla gündüzleri gökyüzünde, geceleri ise yeraltında kötülüklerle savaştı).

Seth

Seth birçok çiziminde büyük kulaklı ve kırmızı saçlı bir hayvan olarak resmedilir. Fırtına ve gök gürültüsü tanrısı (bazı kaynaklar da çöl tanrısı olarak geçer ama bu çöllere sürülmesinden de kaynaklanıyor olabilir) olan Seth kral olma isteği yüzünden kardeşi Osiris’i öldürdü ve varisi olan oğlu Horus’u da öldürmeye çalıştı. Babası öldürülen Horus intikamını almak için Seth’i kurak çöllere sürmüştür. Hem çöllere sürülmesi hem de çocuğu olmaması sebebiyle kurak çöller onun adıyla anılmıştır. Çöllere sürgüne gitmesine Ra olumlu bakmamıştır çünkü Horus’un kral olamayacak kadar küçük olduğunu bu yüzden Seth’in kral olması gerektiğini düşünmüştür. Ancak bu nokta da yine Horus’un annesi bilge Isis zekasını kullanarak Seth’in sürülmesini sağlamıştır. Hikâyeye göre Isis çok güzel bir kadın şekline bürünmüş ve Seth’in karşısına çıkmış. Güzel kadının ağladığını farkeden Seth, neden ağladığını sormuş ve Isis kocasının bir canavar tarafından öldürüldüğünü, ailesinin dağıtılmaya çalışıldığını anlatmış. Duydukları karşısında çok sinirlenen ve kadına hak veren Seth farkında olmadan kendi haksızlığını kabul etmiş ve taca sahip olma şansını kaybetmiştir.

Aslında tahta kimin geçeceği belli olana kadar Mısır da iki firavun hüküm sürmüştür, aşağı Mısır’da Seth, yukarı Mısır’da ise Horus kraldır. Seth taç hakkını kaybettikten sonra eski bir kral olarak değil Firavun’un (ozaman ki kral Horus) şeytani düşmanı olarak görülmüştür. Ancak Seth her zaman kötü bir tanrı değildi, yeraltına yaptığı yolculuktan sonra karanlık güçlerin etkisi altına girmiştir.

Horus

Horus’un firavun soyunun başlangıcı kabul edilir ve ondan sonra kral olan Firavunların onun yeniden vücut bulmuş hali olduğuna inanılır. Isis ve Osiris’in oğludur, gök tanrısı olarak kabul edilir. Antik Mısır’dan kalan Firavun resimlerinde Isis’in kucağında duran Horus’tur (Horus’un soyundan geldiklerine inandıkları için böyle tasvirler yapılmıştır). Mısır mitolojisinin en önemli tanrılarından biridir. Horus, babası Osiris’in amcası Seth tarafından öldürülmesinden dolayı Seth’i baş düşmanı olarak görmektedir. Osiris’in yer altı kralı olmasından sonra Horus ve Seth aynı anda tahta çıkmışlardır ve biri aşağı biri ise yukarı Mısır’ın kralı olmuştur. Horus’un annesi Isis’in Seth’i kandırarak suçlu olduğunu kabul etmesi sonucu Seth taç hakkını kaybetmiş ve Horus tüm mısırın kralı olmuştur. O zamandan sonra Horus yaşamın kralı olarak kabul edilmiştir.


Horus, bir şahinin başına ve bir insanın vücuduna sahip bir tanrıdır. Kafasının şahin şeklinde olmasından dolayı keskin bakışlarının her şeyi görebildiğine inanılmıştır, özellikle “Ay gözü” adı verilen sol gözü kutsal kabul edilir. Bu gözün sürekli dünyanın üstünde olan ve dünyayı izleyen ay ve güneşi temsil ettiği düşünülmüştür. Hatta güneşin doğuşunu ve batışını Horus’un gözlerini açıp kapamasıyla ilişkilendirmişlerdir. Güneşle ilgili bu inanıştan dolayı güneş tanrısı Ra’nın gözü olarakta anılmıştır. Gözlerimizin göremediği şeyleri bile gördüğüne inanılan Horus’un gözü kutsal ve şifalı kabul edilmiş; birçok kap, çanak ve araç gerecin üstüne sembolik olarak çizilmiştir.

Maat

Gerçeğin, adaletin ve hukukun tanrıçası olan Maat kafasında bir devekuşu tüyüyle gezer. Ahiret hayatına geçişte kimin cennete kimin cehenneme gideceğine onun karar verdiği söylenir. Ölen kişinin kalbini bir tüy ile tartar eğer kalbi tüyden hafif ise ödüllendirilir ve Osiris’in diyarı olan cennete gider, ama kalbi tüyden ağır ise cezalandırılır ve yok olana kadar bir canavar tarafından yenilir (Bazı kaynaklar bu sorgu işini Maat’ın değil Isis ya da Thoth’un yaptığını söyler).

Anubis


Ölülerin tanrısı ve ilk tanrılarından biri olarak kabul edilen Anubis, çakal başlı bir insan vücudu şeklinde resmedilir. Osiris yükselişiyle birlikte (öldükten sonra yeraltı yani ölüler diyarı kralı olması) Anubis mumyalama işleminden sorumlu tanrı (bazı kaynaklarda Osiris’i o mumyaladığı için mumyalama tanrısı olduğu söylenir) oldu. Kaynaklarda Anubis’in akrabalık ilişkileri ile ilgili belirsizlik vardır, bazı efsanelere göre Nephthys ve Seth’in bazı efsaneler göre ise Osiris ve Isis’in oğludur. Osiris’in ölümünden önce yeraltı kralı olan ve ölüler üzerinde hüküm siren Anubis, mumyalama tanrısı olduktan sonra ölen kişilerin yargılanma aşamalarında onlara yardımcı olma, ölüleri koruma, mezarları koruma (bu nedenle mezarlık girişlerine Anubis heykelleri yapılmıştır) ve ölü kentlerine hükmetme görevlerini üstlenmiştir. Bazı kaynaklar ölenleri tekrar hayata döndürebildiğini söylemektedir. Yüzünde bir çakal ısırığı olan Anubis’in tüm mezarlarda izi görülür.

Bastet

Kedileri koruyan tanrıça olarak bilinir bir diğer adı ise Bast’tır. Bastet,bazı kaynaklar da Isis ve Ra’nın kızı olarak kabul görmektedir. Antik Mısır’da kediler çok büyük öneme sahipti, o kadar önemlilerdi ki kedileri öldürmek kanunlarla yasaklanmıştı ve cezası idamdı.  Başlangıçta cinsellik ve doğurganlık tanrıçası olarak anılırken, güneş, ay, annelik ve aşk tanrıçası oldu. Sadece ölüleri korumakla kalmadı, aynı zamanda ölen kişinin cennete mi cehenneme mi gideceğini de karar verdi, yağmur getirdi ve hastaların, özellikle çocukların iyileşmesine yardımcı oldu.

Thoth

Tarot kelimesinin bilgeliğin tanrısı olan Thoth’tan türediği düşünülür. Kendi kendini yaratan bir tanrı olarak geçen Thoth bir baş tanrı ve aynı zamanda ayın tanrısı olarakta kabul edilir. İbiş kuşu başına (bazı kaynaklarda kutsal aylak kafasına sahip olduğu söylenir) sahip olarak çizilen Thoth parşömenlerine herşeyi kaydetmiştir. Bazı kaynaklar Osiris’in bedenini büyüyle birleştirenin ve eksik parça olan gözünün bir kısmını tamamlayanın tanrıça Isis değil Thoth olduğunu söyler. Resim yazısının (hiyeroglif) ve simya bilminin onun tarafından bulunduğu düşünülür. Bu nedenle Antik Mısır da insanlar onu sihrin yazarı ve en bilge tanrı olarak nitelendirmişlerdir. Yunan mitolojisinde Hermes’e karşılık gelmektedir. Maat, bazı kaynaklarda eşi kabul edilirken bazılarında yapılan hesaplamaları birlikte yaptıkları ve evreni korudukları söylenir. Thoth’un kumar da kazanarak 360 gün olan yıla 5 gün daha eklemiştir.


Hiyeroglif yazıyı icat ettiği için tanrılan yazarı ya da danışmanı olarak görülmektedir. Thoth’un hiçbir tanrının sahip olmadığı sihir ve gizemlere sahiptir, bu yüzden bilgelik tanrısı adını almıştır. Ölen kişilerin kalplerini tartarak nereye ait olduklarını belirler ve kararını yeraltı tanrısı Osiris’e bildirir (Bazı kaynaklar da kalpleri tartan Isis bazılarında ise Maat’tır.).

Osiris mitinnde ise Thoth Isis’i hamileliği boyunca koruyan ve şeytan kardeş Seth tarafından yaralanan oğlu Horus’un gözünü (bazı kaynaklarda Osis’in gözünü iyileştirdiği aktarılır) iyileştiren tanrı olarak geçer. Thoth’un sihir gücüyle iyileştirdiği bu göz ‘ay gözü’ olarak isimlendirildi ve dünya olup biten herşeyi görebildiğine inanıldı. Thoth, Seth tarafından parçalanıp Mısır’a dağıtılan Osiris’i de büyü gücüyle birleştirmiştir (bazı kaynaklar onu birleştirenin Isis olduğunu söyler).

Ammit

Antik Mısır’ın dişi şeytanı olarak anılan bu tanrı “Ölülerin Yutucusu”, “Ölülerin Avcısı”, “Kalp Yiyen” isimleri ile de anılır. Ammit’in aslan, su aygırı ve timsaha (Antik Mısır’da hayvan yiyici olarak bilinen en büyük 3 hayvan) benzeyen farklı tasvirleri mevcuttur.

Ölen bir insanın kalbi, Maat’ın (bazı kaynaklarda Isis ya da Thoth) tüyünden ağırsa; o insan cezalandırılır ve cehenneme gider, Cezası ise Ammit tarafından varlığı yok oluncaya kadar yenmesidir ve daha sonra ölü, bedensiz bir ruha dönüşür.

Nephthys/Nebethet

Nephthys veya Nebethet olarak isimlendirilen bu tanrıça hastalık ve ölümün tanrıçasıdır (bazı kaynaklara göre hem ölüm hem cinsellik tanrıçasıdır). Ölülerin arkasından söylenen birçok ilahinin ve duanın (ölüler kitabı) yazarı olduğuna dair güçlü bir inanç vardır. Nephthys, Eski Mısır hiyerogliflerinde alışık olunan sepet şekillerinden farklı inşaat sepetini andıran bir taç ile resmedilmiştir. Şifayı temsil eden tanrıça Isis’in ikizi ya da kız kardeşi olduğu söylenir. Seth’in karısı olan Nephthys, kocasının kardeşi Osiris’e duyduğu kıskançlığın aynısını kardeşi Isis’e duymaktadır, hayatı boyunca Isis gibi olmak istemiştir ama olamamıştır. Mitoloji de çektiği çilelerle öne çıkmaktadır.

Bes

Mutluluğun, sihrin, müziğin ve dansın tanrısı olarak görülen Bes, mutlu küçük bir cüce olarak tasvir edilir ve yapılan heykelleri çok küçük boyutlardadır. Bes’in bir diğer özelliği ise kadınlara doğum sırasında yardımcı olması ve evlerdeki cinleri korkutarak kaçmalarına neden olmasıdır. Antik Mısır mitolojisi kapsamında ki tanrılardan çok farklıdır. Bes, daha çok Afrika mitolojisi tanrılarıyla benzerlik göstermektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mitoloji Nedir?

   Mitoloji efsaneler bilimi anlamına gelir. Hem masal ve efsanelerin toplandığı kitap hem de ilk çağ sonlarında mythos yazarı diye tanımlan...